Duygu Odaklı Terapi Nedir?
Duygular, iyi ya da kötü, mantıklı ya da mantıksız olarak değerlendirilemez; çünkü temel işlevleri, karşılanmamış ihtiyaçlarımız hakkında bize bilgi vermektir (Daş, 2021). Süreç, duyguların ortaya çıkması, fark edilmesi, sahiplenilmesi ve ihtiyacı karşılamak üzere harekete geçilmesiyle ilerler. İhtiyaç karşılandığında, ilk duygunun yerini yeni duygular alır ve bu da farklı gereksinimlere işaret eder. Dolayısıyla, duygularımızı fark etmek, onların kaynağını anlamaya çalışmak ve ihtiyaçlarımız doğrultusunda harekete geçmek önemlidir.
Duygu Odaklı Terapi (DOT), diyalektik yapılandırmacı bir meta-teoriyi temel alarak, birey merkezli terapi, Geştalt terapi, deneyimsel terapi ve varoluşçu terapinin ana unsurlarını modern duygu, bilişsel, bağlanma, kişilerarası, psikodinamik ve öyküsel terapi teorileriyle birleştiren entegratif ve deneyimsel bir yaklaşımdır (Çelik & Aydoğdu, 2018). Başlangıçta süreç deneyimsel psikoterapi olarak bilinen bu yaklaşım, neohümanistik ve deneyimsel terapinin temel ilkelerinden ve kökenlerinden beslenmiştir. Zaman içinde, duyguların insan yaşamındaki ve terapi sürecindeki rolüne dair yeni kavrayışlar ve bilimsel araştırma bulguları, bu terapinin isminin DOT olarak değişmesine yol açmıştır.
DOT, danışanın başlangıçta farkında olmadığı ve ona acı veren duyguları tanıyıp değiştirebileceği varsayımına dayanır (McNally, 2014). Ayrıca, DOT'un temelini oluşturan bağlanma teorisi, bireylerin kültürel farklılıklara rağmen bağlanma ihtiyacı ve korkularının evrensel benzerlikler taşıdığına inanır (Wiebe ve Johnson, 2016; Yandım, 2023).
Duyguların Terapötik Süreçteki Rolü
Duygular, insanın temel gereksinimleriyle doğrudan bağlantılı olup, bireyin iyi oluşuna dair kritik bilgileri ileten adaptif sistemlerdir (Frijda, 1986). İhtiyaçların karşılanıp karşılanmadığını değerlendirme işlevi gören duygular, bireyi çevresel tehditlere karşı uyarır ve uygun yanıtlar geliştirmesi için rehberlik eder. DOT, duyguların terapötik süreçte dönüşüm yaratma potansiyeline sahip olduğu varsayımına dayanarak, duyguların farkındalık, kabul, ifade, düzenleme ve dönüşüm süreçlerini destekler. Terapist ve danışan arasındaki düzeltici duygusal deneyimler aracılığıyla, danışanların işlevsel olmayan duygusal durumlarını anlamlandırmaları ve dönüştürmeleri amaçlanır.
Duygu Odaklı Terapi (DOT) duyguları, sağlıklı, sağlıksız, birincil, ikincil ve aracı duygular olarak farklı kategorilere ayırır (Greenberg, 2020). Birincil duygular, bireylerin bir olaya karşı içlerinden gelen ilk tepkileridir. İkincil duygular ise genellikle kişinin savunma mekanizmalarıyla ilişkilidir ve çoğunlukla birincil duyguların üzerine örtülürler. Aracı duygular, genellikle manipülatif bir özellik taşır ve bir idealin gerçekleştirilmesine hizmet eder. Duygu düzenleme ise hem bağlanma hem de kimlik ile bağlantılıdır, ancak esas olarak bu süreçlerin daha iyi ayırt edilmesine yardımcı olan bir güdü olarak tanımlanır ve bu kavramların gelişimini anlamlandırmaya yöneliktir (Goldman ve Greenberg, 2013).
Duygu, düşünceden farklı bir beyin fenomenidir; kendine özgü kimyasal ve fizyolojik temellere sahip olup beynin kendi dilinde ifade bulur. Limbik sistem, temel duygusal süreçlerden sorumlu olan ana beyin merkezidir ve duyguların oluşumu için iki ana yol sunar: kısa yol: amigdala, tehlikeyi algılar ve beyin ile vücuda acil tehlike sinyalleri gönderir; yavaş/uzun yol: aynı bilgi, thalamus aracılığıyla neokortekse iletilir. İlk yolda tepki daha otomatik bir şekilde meydana gelir, çünkü amigdala sinyali neokortekse kıyasla iki kat daha hızlı iletir ve bu durumda beynin düşünme bölümü, duygusal tepkiyi engellemek için araya giremez. Bu nedenle, yılan gören bir kişinin sıçraması veya anlayışsız bir eşle uyuması gibi durumlarda, insanlar otomatik olarak duygusal bir tepki verirler. Bazı durumlarda, hızlı tepki vermek işlevsel olabilir, ancak normalde duygusal tepki ile bilişin birleşmesi ve düzenlenmesi gereklidir. Duyguların fazla ya da yetersiz düzenlenmesiyle ilgili sorunlar, terapide danışanın zorluk yaşamasına yol açar (Greenberg, 2002; Çelik & Aydoğdu, 2018).
DOT, duyguların insan deneyimlerinin merkezinde olduğunu vurgular. Greenberg (2011), bireylerin duygularını keşfetmelerinin ve anlamalarının, öz farkındalıklarını artırmak için kritik bir adım olduğunu belirtir. Örneğin, bir birey öfke duygusunu incelerken, bu duygunun altında yatan hayal kırıklığı ya da incinmişlik gibi daha derin duyguların farkına varabilir. Bu süreç, bireyin kendisini daha iyi anlamasına ve problem çözme becerilerini geliştirmesine yardımcı olur.
DOT’un temel prensiplerinden biri de duygusal dönüşüm sürecidir. Greenberg ve Pascual-Leone (2006), bireylerin "yapılandırılmış" bir duyguyu daha adaptif bir duyguya dönüştürebileceğini belirtmiştir. Örneğin, bir danışan terapide yoğun bir kızgınlık hissi yaşarken, terapist bu kızgınlığın altında yatan acıyı fark etmesine yardımcı olabilir. Bu farkındalık, danışanın kızgınlık yerine, kendini savunma ya da kendini ifade etme gibi daha yapıcı bir tepki geliştirmesine olanak tanır. Duyguların dönüştürülmesi, bireyin hem kendisiyle hem de çevresiyle daha sağlıklı ilişkiler kurmasını sağlar.
Duygu Odaklı Terapi’de Kullanılan Teknikler
Sistematik çağrışımlı açılma, danışanların kendilerini beklenmedik ve problemli durumlarla ilişkilendirdiği yaşantıları ele alır. (Çelik & Aydoğdu, 2018). Bu süreç, danışanın durumla çalışmaya hazır olup olmadığını belirlemek için üç temel noktaya odaklanır: Belli durumlarda belirli tepkiler verdiğini belirtmesi, kendini problemli olarak algılaması, sorunun tamamen kendisinden kaynaklandığını düşünmesi (Greenberg, Rice ve Elliot, 1993). Bu yöntem, durumu tekrar yaşatarak, düşünce ve duygusal tepkiler arasındaki bağlantıları kurar ve danışanın yaşantılarının örtük anlamlarını keşfetmesini sağlar.
Danışanlar, genellikle örtülü duygu şemalarından kaynaklanan hislerle terapiye gelirler. Bu hisler, düşünce, duygu, algı, içsel tepkiler ve bağlamlardan oluşan daha derin anlamlara sahiptir. Terapilere başvuranlar, belirsizlik nedeniyle kendileriyle ilgili net bir duyguya sahip olmayabilirler ve "Bu his içimde ama ne olduğunu bilmiyorum" gibi ifadeler kullanabilirler. Odaklanma Müdahale Tekniği’nde terapistler, danışanların bedensel hislerine ve sözel anlatımlarına dikkat ederek, bu belirsiz ve karmaşık duyguları anlamalarına yardımcı olmak için odaklanma yöntemini kullanırlar (Greenberg ve ark., 1993). Bu yöntem, danışanların temel duygularını fark etmelerini ve duruma ilişkin yeni anlamlar geliştirmelerini sağlar (Greenberg, 2011; Çelik & Aydoğdu, 2018).
Çift Sandalye Canlandırması, duygusal deneyimin ya da dışavurumun kısıtlanmasının, bireylerde bölünme ve çatışma yaratabileceğini öne sürmektedir (Greenberg, 2011). Çatışma bölünmesi ile kendini engelleyen bölünme arasındaki farklar bazen karışabilir. Çatışma bölünmelerinde, bireylerin kendilerini değerlendirme süreçleri devreye girerken, kendini engelleyen bölünme durumunda ise duygusal ifadeler engellenir. Çift sandalye canlandırması, bireyin engelleyen yönlerini ortaya koyar (Greenberg, 2010), kontrol mekanizmalarının fark edilmesini sağlar ve bastırılmış ifadelerin dile getirilmesine olanak tanır.
Boş Sandalye Çalışması yas, öfke, hayal kırıklığı gibi çözülememiş ve geçmeyen duygularını çözüme kavuşturulması için kullanılan bir müdahale yöntemidir (Watson, Goldman, Greenberg, 2011). Danışanın bitirilmemiş bir işi olduğuna dair bir işaret alındığına bu teknik devreye sokulur (Greenberg, 2011). Uygun ve yerinde kullanılmış bir boş sandalye tekniği, tamamlanmamış işlerin tamamlanmasında ve kişilerarası sorunların çözümlenmesinde diğer psikoeğitim uygulamalarına kıyasla daha iyi sonuçlar verir (Paivio & Greenberg, 1993).
Duygu Odaklı Terapi’nin Etkinliği
Duygu Odaklı Terapi (DOT), çeşitli psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde etkili bir yöntem olarak kabul edilmektedir. Özellikle depresyon tedavisinde önemli bir rol oynar, çünkü bireylerin duygusal deneyimlerini anlamalarına, olumsuz duygusal döngülerden çıkmalarına ve duygusal farkındalıklarını artırmalarına yardımcı olur (Paivio & Pascual-Leone, 2010). Anksiyete bozuklukları, özellikle sosyal anksiyete ve genel anksiyete bozuklukları üzerinde de etkili bir yöntemdir; DOT, kaygı ve korku duygularıyla başa çıkma, duygusal tepkileri yönetme konusunda bireylere destek sağlar (Greenberg, 2002). Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) yaşayan bireylerde ise, travmatik deneyimlerin işlenmesinde önemli bir tedavi seçeneğidir. Terapide, bireylerin travmalarını anlamalarına ve duygusal iyileşmeyi sağlamalarına yönelik çalışmalar yapılır (Paivio & Pascual-Leone, 2010). Ayrıca, DOT, ilişki sorunları yaşayan çiftler için de yaygın bir terapi modelidir. İletişim, duygusal bağlar ve güven sorunları üzerinde yoğunlaşarak, çiftlerin birbirlerini daha derinlemesine anlamalarına ve sağlıklı ilişkiler kurmalarına olanak tanır (Johnson & Greenberg, 1985). Duygu Odaklı Terapi, borderline kişilik bozukluğu gibi duygusal dengesizliklerin yoğun olduğu durumlarda da etkili olabilir. Kişilerin kendilik algısını ve başkalarıyla olan ilişkilerini yeniden şekillendirmeye yardımcı olarak duygusal dengeyi sağlamak için bir araç sunar (Greenberg & Watson, 2008). Öfke kontrolü sorunları yaşayan bireylerde de faydalıdır; öfkenin altında yatan duygusal yaralanmalar ve çözülmemiş duygular üzerinde çalışarak, öfkenin daha sağlıklı bir şekilde ifade edilmesine olanak tanır.
Kaynakça
Çelik, H., & Aydoğdu, B. N. (2018). Duygu odaklı terapi: Psikoterapide yeni bir yaklaşım. e-Kafkas Journal of Educational Research, 5(2), 50-68.
Daş, C. (2022). Neye ihtiyacım var. Mundi.
Frijda, N. H. (1986). The emotions. Cambridge University Press.
Goldman, R.N. & Greenberg, L. (2013). Working with identity and self-shooting in emotion-focused therapy for couples. Family Process, 52(1), 62-82. https://doi.org/10.1111/famp.12021
Greenberg, L. S. (2002). Emotion-focused therapy: Coaching clients to work through their feelings. Washington, DC: American Psychological Association.
Greenberg, L. S. (2010). Emotion-focused therapy: A clinical synthesis. Focus, 8(1), 32-42.
Greenberg, L. S. (2011). Emotion-focused therapy. Washington, DC: American Psychological Association
Greenberg, L. S. (2020). Duygu odaklı terapi. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları
Greenberg, L. S., & Paivio, S. C. (2003). Working with emotions in psychotherapy (Vol. 13). Guilford Press.
Greenberg, L. S., & Pascual‐Leone, A. (2006). Emotion in psychotherapy: A practice‐friendly research review. Journal of clinical psychology, 62(5), 611-630.
Greenberg, L. S., & Watson, J. (2008). Emotion-focused therapy for depression. The Guilford Press.
Greenberg, L. S., Ford, C. L., Alden, L. S., & Johnson, S. M. (1993). In-session change in emotionally focused therapy. Journal of consulting and clinical psychology, 61(1), 78.
Greenberg, Leslie S., Rice, Laura N., & Elliot, Robert (1993). Facilitating Emotional Change: The Moment-by-Moment Process. New York: The Guilford Press,
Johnson, S. M., & Greenberg, L. S. (1985). The differential effectiveness of emotionally focused and problem-solving interventions for distressed couples. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 53(2), 118–124.
McNally, S., Timulak, L. & Greenberg, L. S., (2014). Transforming emotion schemes in emotion focused therapy: A case study investigation. World Association for Person-Centered & Experiential Psychotherapy & Counseling, 13(2), 128-149. https://doi.org/10.1080/14779757.2013.871573
Paivio, S. C., & Pascual-Leone, A. (2010). Emotion regulation in psychotherapy: A practitioner's guide. Guilford Press.
Watson, J. C., Goldman, R. N., & Greenberg, L. S. (2011). Humanistic and experiential theories of psychotherapy.
Wiebe, S. A. & Johnson S. M., (2016). A review of the research in emotionally focused therapy for couples. Family Process, 55(3), 390-407. https://doi.org/10.1111/famp.12229
Yandım, G. N. (2023) Duygu Odaklı Terapi. DergiPark.