Kurtulmak: Led Zeppelin’in ‘Stairway to Heaven’ Şarkısı Üzerine Bir Psikolojik İnceleme
Led Zeppelin’in Stairway to Heaven şarkısı, popüler müzik literatüründe kült statüsüne ulaşmış bir eser olarak hem estetik hem de derin sembolik anlamlarıyla dikkat çekiyor. Şarkının sözleri birçok farklı şekilde yorumlanabilir. Hatta şarkı sözlerinin yazarı Robert Plant bile sözlerinin anlamı sorulduğunda şu yanıtı vermiş: “Hangi gün olduğuna bağlı olarak, hala şarkıyı farklı bir şekilde yorumluyorum.”
Cennete doğru merdivenler: Buradaki cennet, bir varış olarak yorumlanabilir. Öyle bir yol ki, sonuna ulaştığınızda cennete varıyorsunuz. Ancak bu yolun merdivenlerden oluşması, oraya ulaşmanın düz ve engebesiz bir yolla mümkün olmadığını; adım adım ilerleyerek, çaba sarf ederek ulaşılabileceğini gösterir.
Dinin zengin psikolojik potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda, Jung dine büyük bir ilgiyle yaklaşmış ancak onu bir psikolog olarak ele almıştır (Bernadić, 2023). Bu yazıda, özellikle Jung’un “Gerçek kurtuluş, ıstırap verici hisleri görmezden gelerek yahut bastırarak değil, yalnızca onları sonuna dek yaşayarak elde edilir” ifadesini temel alarak, şarkının karakter portresi üzerinden kurtuluş (salvation) kavramını incelemeyi hedefliyorum (Jung, 1959; Jung, 1964).
Cennete Giden Merdiven
“bir kadın var tüm parıltıların altın olduğuna inanan
ve bir merdiven satın alıyor cennete
ve vardığı zaman oraya biliyor ki
bir kelimeyle elde edecek orada bulunma amacını
ve bir merdiven satın alıyor cennete”
Şarkının dizelerinde tasvir edilen kadın, “tüm parıltıların altın olduğuna inanarak” cennete ulaşmak için bir merdiven satın alıyor. Bu bağlamda, bireyin ulaştığında huzur, tamlık veya özgürlük hissedeceği nihai bir varış noktası söz konusu. Ancak bu yolun merdivenlerden oluşması, kurtuluşun doğrudan ve engelsiz bir şekilde elde edilemeyeceğini ima ediyor.
Jung’un kurtuluş anlayışı, yalnızca dışsal bir kurtuluş fikrini değil, kişinin bilinç düzeyinde bir büyüme yaşamasını ve otantik bir varoluşun farkına varmasını da içerir. Ona göre, bireyin psikolojik bütünlüğüne ulaşabilmesi için, içsel çatışmalarını bastırmak veya yok saymak yerine, bunları bilinç düzeyine taşıması ve anlamlandırması gereklidir. Bu süreç, bir yandan bilinçdışı ile bilinç arasındaki uyumsuz unsurların bütünleşmesini sağlarken, diğer yandan bireyin kendine dair daha derin bir içgörü kazanmasına da olanak tanır.
Jung, psikolojik ıstırabın aşılmasını da kurtuluş sürecinin ayrılmaz bir parçası olarak görür. Jung’un kurtuluş anlayışı, bilinçte bir büyümeyi, otantik bir bireysel varoluşun farkına varmayı, daha önce belirtilen uyumsuz olanın birleşmesini ve aynı zamanda tamamen yeni, derinleşmiş bir içgörü kazanmayı içerir. Bu içgörü, kendi günahını anlama sürecidir; ancak bunu en iyi şekilde başkalarında gözlemleyebiliriz (Bernadić, 2023). Bu doğrultuda, şarkıda tasvir edilen merdiven, bireyin içsel bütünlüğe ulaşma yolculuğunda karşılaştığı zorlukları ve bilinçli bir dönüşüm sürecinin gerekliliğini simgeleyen güçlü bir metafor olarak okunabilir.
İşaretler ve Kuşku
“bir işaret var duvarda
yine de emin olmak istiyor
çünkü bilirsiniz bazen iki anlamı vardır kelimelerin
orada, dere kenarındaki ağaçta
bir kuş var şöyle diyor şarkısında
'bazen kuşkuyla dolar tüm düşüncelerimiz”
Dizeler, kişinin karşısına çıkan işaretleri algılamasına rağmen bunların anlamını netleştiremeyişini ve bunun yarattığı belirsizliği yansıtıyor. “Bir işaret var duvarda, yine de emin olmak istiyor” ifadesi, kişinin karşısındaki sembollerin veya işaretlerin farkında olduğunu, ancak bunların kesin anlamını kavrayamaması nedeniyle bir boşluk ve kararsızlık içinde kaldığını gösterir. Şarkının devamında geçen “çünkü bilirsiniz bazen iki anlamı vardır kelimelerin” dizesi, bir durumun ya da ifadenin çoklu yorumlara açık olabileceğini ve bunun kişide şüphe yaratabileceğini vurguluyor.
Kişinin içsel kuşkusunu yok sayması veya görmezden gelmesi, bilinçdışındaki bu belirsizliğin giderek güçlenmesine ve kişinin öznel gerçekliğini etkilemesine yol açabilir. Jung’a göre, bir duyguyu boş olarak nitelendirmek oldukça tehlikelidir, çünkü bilinçdışının bilinç karşısındaki içerikleri, bir kişiye karşı kader gibi kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkar. Tam da ihmal edildikleri için zamanla yıkıcı hale gelirler ve az ya da çok özerklik kazanırlar; bu da en hafif durumda bile kişi için zehirli bir nevroz anlamına gelir (Bernadić, 2023). Dolayısıyla, şarkıda anlatılan belirsizlik ve kuşku durumu, bilinçdışının bireyin belirsizlik duygusu üzerindeki etkisini ve içsel çatışmaların nasıl derinleşebileceğini gösteren güçlü bir metafor olarak yorumlanabilir.
Patırtılar ve Bahar Temizliği
“eğer bir patırtı varsa bahçenizde
telaşlanmayın
mayıs kraliçesinin bahar temizliğidir
evet iki yol var gidebileceğiniz
ama uzun vadede
hala vakit var değiştirmek için yolunuzu”
Şarkının dizeleri, bahçede duyulan bir patırtının telaşa kapılacak bir durum olmadığını, bunun bir bahar temizliği olabileceğini söyleyerek devam ediyor. Bu, rahatsız edici görünen bir hareketlenmenin aslında önemli bir dönüşüm sürecinin işareti olabileceğini ima ediyor olabilir. Temizlenmesi, yani dikkat kesilip değiştirilmesi gereken şeyler var ve bu durum kendini ufak gibi görünen bir patırtıyla gösteriyor olabilir.
Benzer şekilde, Jung (1956), bireyin kurtuluşa (salvation) erişmesinin tamamen ruhuna -içsel kaynaklarına diyebiliriz- bağlı olduğunu öne sürer (Smith,1950). Ona göre, bu yolda hiçbir fedakârlık gereğinden fazla değildir. Ancak, bireyin erdem olarak kabul ettiği bazı kavramlar bile eğer onun önünde bir engel haline geliyorsa, terk edilmelidir. Jung, erdeme köle olan kişinin, tutkularına köle olan biri kadar yolunu kaybedebileceğini belirtir.
Bu noktayı somut bir örnekle ele alalım: Eşiyle sorunlar yaşayan, içten içe ondan ayrılmak isteyen bir kadını düşünelim. Toplumsal kurallar, ahlaki değerler ve bireysel inançlar, onun bu isteğini sorgulamasına neden olabilir. “Evlilikte sorunlar olur, sabretmek erdemdir” diyen dışsal bir ses ya da evliliğin sona ermesine dair içselleştirilmiş olumsuz inançlar, onun önünde bir engel haline gelebilir. Ancak Jung’un perspektifinden bakıldığında, bireyin kendisi için iyi olanı bulabilmesi için bu engelleri fark etmesi ve gerekirse onlardan sıyrılması gerekir. Eğer affetmek veya evliliği sürdürmek, bireyin kendiliğini kısıtlayan bir zorunluluk haline gelmişse, artık doğruluk göstergesi bir erdem değil, onun yolunu kapatan bir bariyer olmuştur. Kişinin bu süreçte kendini dinlemesi - patırtılara kulak vermesi – kurtuluşa açılan bir kapı olabilir.
Böylelikle, şarkı sözlerinde geçen bahçedeki patırtı, içsel bir uyanışın habercisi olabilir. Bu sesi bastırmak yerine ona kulak vermek, engelleri kaldırarak dönüşüme alan açmak, belki de Mayıs Kraliçesi’nin bahar temizliğine izin vermek anlamına gelir.
Dizenin devamında karşımıza önümüzde iki yol olduğu fikri çıkıyor. Buradaki iki yol var evet ama hangisinden gidersen git, yolunu değiştirebilirsin kısmı önemli gözüküyor. Araştırmalar, insanların pişmanlık duygusunu daha çok “eylemsizlik” üzerine inşa ettiğini göstermektedir (Gilovich & Medvec, 1995). Yani, genellikle yaptığımız hatalardan çok, yapmadığımız şeyler üzerine daha fazla düşünürüz. Bunun nedeni, zihnimizin yaşanmamış olasılıkları daha güzel bir şekilde tasvir etmesidir. Şimdi patırtılara kulak verdiğimizi ve önümüze bilinmezlik taşıyan yollar çıktığını varsayalım. Varoluşçuluk, insanın yalnızca yaptığı seçimlerle var olduğunu öne sürer. Sartre’ın Varlık ve Hiçlik adlı eserinde belirttiği gibi, insan, kendini eylemleriyle tanımlar ve “seçmediği şey” aslında hiçbir zaman var olmamıştır (Sartre, 1943). Buna göre, bir kişi geçmişte farklı bir karar verseydi nasıl bir hayat yaşayacağını merak etse bile, bu senaryo hiçbir zaman gerçek olmamıştır. Dolayısıyla, bireyin zihninde idealize ettiği diğer olasılıklar, sadece bir yanılsamadan ibarettir.
Ancak dizelerde seçilmeyen yani yok olan yol konusunda keskin bir fikir yok. Seçilmemiş ve yok olmuş yol, aslında hala seçilebilir ve öncesinde seçtiğimiz yolu yok edebilir.
Cennet’e Varış
“estiğimizde yoldan aşağı doğru
gölgelerimiz ruhlarımızdan daha uzun
bir kadın yürüyor hepimizin tanıdığı
beyazlar içinde parlayan ve herkese göstermek isteyen
herşeyin nasıl altına dönüştüğünü
ve dikkatli dinlerseniz eğer size de ulaşacaktır ezgi”
Şarkının son dizelerinde, gölgelerimizin uzaması, tıpkı bir yükten arınarak, kendimizi salıverdiğimizde doğal bir şekilde büyüyen bir olgunlaşma sürecini temsil ediyor gibi. “Gölgelerimiz ruhlarımızdan daha uzun” ifadesi, kişinin içsel yolculuğunda artık karanlık tarafları kabul ederek ve bu yönlerle barış sağlayarak daha kendi haline geldiğini simgeliyor. Jung’a göre gölge, bilinçdışında var olan, çoğu zaman reddettiğimiz ya da fark etmediğimiz kişisel ve toplumsal unsurlardan oluşur (Çakır & Yeşilyurt, 2018). Kendimizin yalnızca aydınlık yanını ortaya çıkarmaya ne kadar çabalarsak çabalayalım, bu çabalar gölgemizi ortadan kaldırmayacaktır. Bütünlük sağlanabilmesi için, kişinin dikkatini gölgesine çevirmesi gerekir. Ancak bu, kendine saplantılı bir şekilde odaklanma anlamına gelmez. Bunun yerine, bireyin genellikle kendisinden ve başkalarından saklanan karanlık düşüncelerin ve dürtülerin farkına varması amaçlanmalıdır (Ladkin, Spiller & Craze, 2018). Bu unsurlar, zamanla bilinçli farkındalık kazandıkça birer güç kaynağına dönüşebilir. Gölgemizi tanımak ve kabul etmek, içsel özgürlüğümüzün ve bütünlüğümüzün bir parçası haline gelir.
Dizelerdeki “beyazlar içinde parlayan” kadın, bu içsel yolculukta zorlukları aşarak aydınlığa kavuşan ve tüm karanlık yönlerini dönüştürerek, ruhunun saflığını ve gücünü bulan bir figür. Beyazı saf bir temizlik ve yenilenme simgesi olarak değerlendirirsek kadın burada, gölgelerinin, yani bastırılmış duygularının ve korkularının farkına vararak, onları dönüştürüp kurtuluşa ulaşmış, tam bir bütünlük kazanmıştır. “Her şeyin nasıl altına dönüştüğünü” anlatan dizeler de, bu dönüşümün bir simgesidir. Kişi, karanlık düşüncelerini ve duygularını bastırmak yerine kabul eder ve bu kabul, ona güçlü bir dönüşüm gücü sunar.
Jung’un anlayışına göre, birey, gölgeyi reddetmek ya da görmezden gelmek yerine, ona bilinçli olarak yaklaşarak ve kabul ederek gerçek anlamda bir içsel dönüşüm yaşar. Burada gölge, bir tehdit değil, kişinin büyüme ve gelişme sürecinin önemli bir parçasıdır. Kendimizi salıverdiğimizde, gölgemiz uzar; ancak bu uzun gölge, bizi geri çekmek yerine, içsel özgürlüğümüzü ve aydınlanmamızı simgeler.
Bu içsel yolculuk, sadece kişisel bir dönüşüm değil, toplumsal bir dönüşümün de başlangıcı olabilir. Kendi karanlık taraflarıyla yüzleşen bir birey, başkalarına da bu dönüşüm sürecini gösterebilir ve onlara cesaret verebilir. Dikkatle dinlerseniz eğer, size de ulaşacaktır ezgi.
Kapanış
Led Zeppelin’in Stairway to Heaven şarkısı, bir rock klasiği olmanın ötesinde, bireyin içsel yolculuğunu, çatışmalarını ve kurtuluş sürecini simgeleyen derin sembollerle dolu. Bu yazıda, Jung’un psikolojik perspektifinden bakılarak, şarkının sözleri insanın kendi gölgesiyle yüzleşmesini, içsel belirsizliklerini kabullenmesini ve nihayetinde bir dönüşüm sürecinden geçerek bireyleşmeye ulaşmasını anlatıldı.
Kurtuluş, yalnızca dışsal bir varış noktası değil, aynı zamanda kişinin kendi iç dünyasında gerçekleştirdiği bir süreç olabilir. Stairway to Heaven, bu süreci bir metafor olarak sunuyor, dinleyiciyi kendi içsel yolculuğunu keşfetmeye davet ediyor.
Kaynakça
Bernadić, M. (2023). CARL GUSTAV JUNG: SALVATION IN PSYCHOLOGICAL CONTEXT. Theological Review/Bogoslovska Smotra, 93(5).
Çakır, B. N., & Yeşilyurt, Ş. (2018). Nazan Bekiroğlu'nun roman ve hikâyelerinde jung tipolojisi (Master's thesis, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi).
Gilovich, T., & Medvec, V. H. (1995). The experience of regret: what, when, and why. Psychological review, 102(2), 379.
Jung, C. G. (1959). The Archetypes and the Collective Unconscious. Princeton University Press.
Jung, C. G. (1964). Man and His Symbols. Doubleday.
Jung, C. G. (2012). The red book: A reader's edition. WW Norton & Company.
Ladkin, D., Spiller, C., & Craze, G. (2018). The journey of individuation: A Jungian alternative to the theory and practice of leading authentically. Leadership, 14(4), 415-434.
Sartre, J.-P. (1943). Being and Nothingness.
Smith, J. W. D. (1950). A Study of Sin and Salvation in Terms of CG Jung's Psychology. Scottish Journal of Theology, 3(4), 397-408.